Aşırı Uyuyanlar Dikkat!

E

EU3

Ziyaretçi
Kişinin uykusuyla ilgili farkında olduğu ve onu en çok rahatsız eden yakınma uykusuzluktur. Bu yüzden hekime başvuran hastaların çoğunluğunu, uykusuzluktan yakınanlar oluşturur. Buna karşılık aşırı uykululuk (yorgun kalkma ve gün içinde uyuklamalar), çoğu hasta ve yakınları tarafından önemsenmez hatta normal karşılanır.
Memorial Hastanesi Uyku Laboratuvarı Sorumlusu Doç Dr. Turan Atay, “Aşırı uyku ve uyku bozuklukları” hakkında bilgi verdi.
“Aşırı uyku hali” günlük yaşamdaki koşuşturmaya, strese, iş hayatının zorluklarına, trafiğe, yaşa veya kişinin tembelliğine bağlanır. Oysa gerek neden oldukları iş veya trafik kazaları, gerek hayati tehlike arz eden diğer hastalıklara yol açmaları dolayısıyla uyku tıbbı ile uğraşan hekimlerin önem verdiği bir konudur. Zaman geçirmeden tedavi gerektiren birçok hastalık, kendini aşırı uykululukla belli eder.
Uykusuzluk kişiye daha fazla rahatsızlık verse de tanımlanmış 80’den fazla uyku hastalığının sadece küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Sonuçları bakımından hayati veya acil rahatsızlıklar, aşırı uyku hali önemsenmediği için atlanabilmektedir.

Uyku Nedir?

Uykuyla ilgili çalışmalar, uykunun zannedildiği gibi yorgunluk sonucu başlayan pasif bir süreç değil, vücudun biyolojik saatinin düzenleyici rol oynadığı, birçok uyku getirici biyokimyasal maddenin ve hormonun salınması, bu sırada beyindeki özel merkezlerin bir sıra ve düzen içinde etkin hale gelmesi sayesinde başlayıp sürdürülen aktif bir işlev olduğunu göstermiştir.
Organizmadaki bazı vücut işlevlerinin (bu arada uykunun) 24 saat içindeki düzeni ve dağılımı, biyolojik saatimiz tarafından düzenlenmektedir. Uyku getirici veya tersine uyanıklığı arttıran maddelerin veya hormonların hangi saatlerde salgılanacağı buna bağlıdır. Biyolojik saatimize yol gösteren etmenlerin en önemlilerinden biri “ışık”tır. Gözlerimiz (retina tabakası) tarafından algılanan ışık, beyindeki ilgili merkeze ulaşır ve bu merkez de ışığın miktarına (gündüz-gece) bağlı olarak, uyku getirici veya uyanıklığı sağlayan (diğer bir ifadeyle uykuyu kaçıran) madde ve hormonları salgılayan merkezlere uyarıcı veya engelleyici mesajlar yollar. Dolayısıyla 24 saat içinde uyumaya yatkın olduğumuz veya istesek de kolay kolay uyuyamayacağımız dönemler vardır: Örneğin bütün gece uyumayan ve çok yorgun olan birinin, sabah-öğle saatleri arasında istediği halde kolayca uykuya dalamaması, hatta şaşırtıcı biçimde hareketli ve konuşkan görünmesi gibi. Buna karşılık uykuyu getiren hormonlardan biri olan melatonin akşam saatlerinden sonra daha fazla salgılanır ve gece uyumamızı kolaylaştırır.
Uyku açısından biyolojik ritmimizi düzenleyen etmenlerden biri de vücut ısısıdır. Vücut ısısının düşük olduğu dönemlerde, uykuya daha yatkın oluruz. Vücut ısısı gün içinde iki kez düşer. Bu düşüşlerden en belirgin olanı sabaha karşı saatlerde, diğeri ise öğleden sonra saat 14.00 civarındadır (öğleden sonra bastıran ve genellikle öğle yemeğine bağladığımız mahmurluk hali, aslında vücut ısısındaki azalmaya bağlıdır; ve yine bu sayede “öğle uykusu” uyumak mümkün olmaktadır).


Yeterli Uykunun Süresi Ne Kadardır?

Yeterli uyku süresi kişiden kişiye değişir ve esasen genetik olarak getirilen bir özelliktir. Erişkin insanlarda bu süre 4-11 saat arasında değişmektedir; herkesin bildiği 7-8 saatlik süre ortalama bir değerdir. Ancak yukarıda uykunun yapısıyla ilgili verdiğimiz bilgileri göz önüne alarak uykunun süresi kadar, hatta ondan daha da fazla, uykunun kalitesinin önemli olduğunu belirtmeliyiz. Birçok kişi kendini zamanla adapte edip, alışageldiği uyku süresini bir miktar azaltarak da işlevlerini yerine getirebilmektedir. Oysa çeşitli uyku bozuklukları/hastalıkları, uyunan ortamdaki olumsuz şartlar, çeşitli nedenlerle kullanılan ilaçlar vb. birçok etmen uykuyu bölerek, uyku dönemlerinin oranlarını bozarak kaliteyi olumsuz yönde etkileyebilir. Böyle durumlarda kişi istediği kadar uyusun, kendini dinlenmiş hissetmez ve gün içinde işlevlerini yerine getirmekte zorlanır, konsantre olamaz, hatta her fırsatta uyuklar.
Şöyle de söyleyebiliriz: Kişinin sabah kalktığında kendini dinlenmiş ve dinç hissettiği, gün boyunca da konsantrasyon eksikliği ve yorgunluk hissetmeden, işlevlerini aksatmaksızın yerine getirebildiği uyku miktarı onun için yeterlidir.


Aşırı Uyku (Hipersomni) Nedir?

Hipersomni, anlam olarak aşırı uyku ve uygun olmayan ortam ve zamanlarda uyku ihtiyacının ön planda olması demektir. Birçok uyku hastalığı bu belirtiye yol açmaktadır; ancak burada en önemli olanları hakkında bilgi verilecektir.
Narkolepsi-Katapleksi Sendromu: Gün içinde ortalama 2-3 saat aralıklarla önlenemez uyku ataklarının ortaya çıktığı, bu ataklar dışında da kişinin kendini uykulu ya da yorgun hissedebildiği, hatta uyanıklık içine mikro uyku dediğimiz saniyelik uyku dönemlerinin karışabildiği, daha çok ergenlik ve genç erişkinlik çağlarında başlayan bir hastalıktır. Uykululuğun yanında, kasların aniden gevşemesine bağlı olarak kişinin olduğu yere yığılmasına ve bir süre hareketsiz kalmasına yol açabilen katapleksi de önemli belirtilerden biridir. Katapleksinin daha hafif şekillerinde sadece boyun veya çene kaslarında tonus kaybı (gevşeme) olur. Bu durumda hastanın sadece başı öne veya arkaya doğru düşer ya da çenesi sarkar. Katapleksi genellikle ani duygusal değişikliklerle (üzüntü, korku, kahkaha, ağlama gibi) tetiklenir. Başka bir belirti uyku paralizisi (uyku felci) olup, uykuya dalarken ya da uyanırken kol-bacaklarda ve gövdede tek taraflı veya yaygın, kısa süreli, ani kuvvet kaybıyla karakterizedir. Yine uykuya dalarken veya uyanırken ortaya çıkan, genellikle görsel tipte sanrılar (halusinasyonlar) da hastalığın belirtilerindendir.
 
X