Evlilik yıldönümü/Sorunlar/Bıkkınlık

yine ben ve yine bitmek bilmeyen dertlerim… uzun bir iç dökme olacak yine. Konudan konuya atlayacağım biraz.

Geçtiğimiz haftalarda hem babam hem de kp hastaneye yatırıldı. Birbirinden alakasız hastalıklar ama tesadüfen aynı döneme denk geldi. Çok şükür ikisi de sağlığına kavuştu ve taburcu edildiler. Evlilik yıldönümümüz de hastane sürecine denk geldi. Eşim o hafta gece çalışıyordu, geceden mesaj atmıştı kutlamak için. Hediye alamadığını ama telafi edeceğini falan da yazmış. Ben bunu sürpriz yapacağı için önden öyle yazıyor diye düşündüm. Çünkü ilk defa hediye alacak paramız vardı.

Biz evlendiğimiz günden beri hep borç ödedik. Çok sıkıntılar yaşadık. Hiç rahat bir nefes alamadık. Bebeğim çok küçükken işe dönmek zorunda kaldım, eşim işten atıldı, kredi borçları vs derken çok yıprandık. Sonra eşim yeniden çok iyi bir işe başladı. Ortak bir işi vardı oradan ayrılıp paramızı aldık, borçlarımızı ödedik. ilk defa bu evlilik yıldönümümüzde maddi sıkıntımız yoktu. Eşim istese minik bir şey yapabilirdi. Babasına kafası takıldığı için olduğunu varsayalım ama internetten bir şey sipariş edecek olsa son güne bırakmamış olacaktı ve babası hastaneye yatmadan önce çoktan almış olacaktı. Hadi unuttu bir şey almadı diyelim, bu durumda da o gün gidip bir buket çiçek alabilirdi. Aslında unutması da mümkün değil çünkü ben ona hediye aldım ve ihtiyacı olan bir şeydi o yüzden birkaç gün önce bekletmeden vermiştim.

Adamın babası hastaymış derdin bu mu diye düşünebilirsiniz ama babasının ciddi bir durumu yoktu. Önlem amaçlı birkaç gün yatırılıp çıkacağını biliyorduk. Eşimin kafasının takılacağı bir durum yoktu. Yıldönümümüzde hastaneye gidiyorduk mesela. O gün gitti babasını gördü gayet iyi her şey yolunda. Bunların hepsini geçelim ertesi gün babası taburcu oldu. Yine yapabilirdi.

Ben buna çok büyük anlam yüklemişim demek ki. Normalde öyle özel günlere çok anlam yükleyen, hediyeler bekleyen biri hiç değilim. Benim için sadece doğum günlerimiz ve yıldönümümüz önemlidir. Ki o günlerde de zaten hiçbir zaman paramız olmadı. Yine de o güne özel bir yemek yaptım ya da ne bileyim eşime küçük de olsa bir şey aldım hep. Ama o hep “borçlarımız bitince telafi edicem” diyordu. Yahu minicik bir şey aslında borçlar varken de olabilirdi ama anlamaya çalışıyordum. Bu defa parası varken böyle olunca çok üzüldüm.

Üzerine başka başka şeyler düşündüm tabi ki. Mesela şunu düşündüm. Flört ve nişanlılık dahil eşimin bana hiç hediye almamış olması. Ben hep çalışan biriydim. Bir ihtiyacım da yoktu ama hediye her zaman da ihtiyaç değildir zaten. Ki ben eşime hep hediyeler alan biriyim. En başından beri her doğumgününde hediye almışımdır mesela.

Çalıştığım için evlendikten sonra da hiç eşimden bir şey istemek aklıma gelmiyordu o da hiç almadı. Borçlar yüzünden diyeceğim çünkü eşim bana hep bunu empoze etti. Sürekli borçlar bitince diyip durdu. Çocuğum oldu ama ben yine küçücükken bırakıp işe dönmek zorunda kaldım. Taşın altına elimizi beraber soktuk neticede o borç öderken ben evde oturmadım. Ama dönüp bakıyorum da hiç değerim bilinmedi sanki. Mesela çevremde çalışmayan birkaç yakınım var. Gelirlerleri bizden az olan da var çok olan da var. Aynı olan da var. Ama bakıyorum ne güzel her istedikleri alınıyor, her yere gidiyorlar, tatillerini yapıyorlar. Kendime bakıyorum o kadar çalış didin ama yeri gelince bir gönül almayı bile eşin çok görsün. Asla başkasında olanı kıskanmak değil bu. Yani demek ki sadece erkek çalışınca da kadının ihtiyaçları tedarik edilebiliyor.

Mesela son günlerde eve birkaç şey almak istedim. Eşim hemen karşı çıktı. Şimdi değil biraz kafamı dinlemek istiyorum bilmem ne. Oysaki ben ödeyeceğim ondan para istemiyorum. Ama borçlar yeni bitti şimdi değil daha sonra diyip durdu. Ya insanlara bakıyorum çalışmadıkları halde her şey ayaklarına geliyor ben çalışıp didiniyorum ve kaç senedir gerçekten zor zamanlar yaşamışız. Şu an alacak durumumuz var. Bekliyorum ki eşim desin bu kız da çok yıprandı bunu haketti. Alayım mutlu olsun. Şunu düşünmek bu kadar zor olmasa gerek. Israrla biraz kafamı dinleyeceğim bir süre bir şey ödemek istemiyorum diyor. Yahu alacağım şey üç kuruşluk bir şey. İllaki kendi istediği zamanı bekliyor benim mutlu olmam ya da üzülmem umrunda bile değil.

Bu arada alacak olsam yine alırım mesele o değil. Eşimin tavrı. Ya da benim her şeye bozulup ağlayasım var bilemiyorum.

Bu arada asla ev hanımlarına yönelik bir sözüm yok. Bunu oraya bağlamayalım. Ne demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım.

Şimdi bir hediyeyi buraya nasıl bağladın diye düşünebilirsiniz ama değil. Ben zaten uzun zamandır düşünüyordum bunu. Değerimin bilinmediğini. Sanki eşim her şeyi yapması gerektiği için yapıyormuş gibi hissediyorum. Bazı şeyleri beni mutlu etmek için değil de gereklilik olarak gördüğü için yapıyor gibi gelmeye başladı. Beni mutlu etmek gibi bir görevi de yok zaten. Ama karşılıklı olarak birbirimizin mutluluğuyla mutlu oluruz ya hani. Eşimde bu yok.

Bu hediye mevzusunu hiç açmayacaktım ama dayanamadım dün açtım. “Hata yaptım, aslında bir şey yapabilirdim ama yapmadım telafi edicem” diyor hala. Meselenin hediye olmadığını maddiyatla ilgisinin olmadığını da bir türlü anlatamadım. En başından beri paramız yokken de bir şeyler yapabilirdin ama madem parasızlığı bahane ediyordun şimdi paran vardı diyorum. Hastaneye gitmiş olmamızı bahane ediyor. Bakın babasının hastalığını değil, hastaneye gitmiş olmamızı. Çünkü babası gayet iyiydi. Baban iyiydi diyorum evet haklısın hata ettim diyor yine. Aslında sonu gelmeyen boş bir tartışmaydı. Sonra sinir oldum konuyu kapattım ama kırgındım. Bu meseleyi de mesajla tartıştık zaten evde değildi. Sonra eve gelince bir şey bekledim. Ne biliyim ya hassas bir dönemdeyim herhalde gelir bi gönlümü alır dedim yok.

Bugün dayanamadım ve dedim ki senin hiçbir şeyle ilgili pişmanlık yaşadığını düşünmüyorum. Sadece bazı şeyleri sözden kurtulmak için “mış gibi” yapıyorsun dedim. Bu sadece son konuyla ilgili değil aramızdaki tüm problemlerle ilgili genel bir tesbit. Akşama işe gideceğim şimdi mi bunu söylemek aklına geldi dedi. Ve benim tüm sinirim bozuldu çıktım odadan başka odaya geçtim. O kadar ağlamak geldi ki içimden. Zaten son günlerde aşırı doluyum biri nasılsın dese ağlayacağım o yüzden kimseyle de görüşmüyorum. Daha önceki konularımı bilenler vardır destek almaya da başladım. Ama kendime engel olamadım inanılmaz bi ağlama krizi. İçim içime sığmıyor kendime engel olamıyorum ellerim dizlerim falan titriyor. Bir ara yere yığıldım sanırım o ara oğlum görmüş korkmuş ağlamaya başlamış. Eşim de geldi hemen beni kaldırdı ve kendime geleyim diye tokat attı. O anları biliyorum. O kadar sert vurdu ki sanki tüm hıncını alır gibiydi. Nefret eder gibi davrandı. Kendimde değilim diye bunları farketmedim sanıyor oysaki farkediyordum ama tepki veremiyordum. Bu nedir bilmiyorum sinir krizi mi ağlama krizi mi artık her neyse son zamanlarda çok fazla olmaya başlamıştı ama oğlumun beni öyle görmesine çok üzüldüm. Eşim ona annenin eli acımış ondan ağlamış dedi üst kata anneme bıraktı geldi. Beni elimi yüzümü yıkamaya götürüyor ama o kadar sevgisiz ki. Sanki sürüklüyor gibi. İte kaka yüzümü yıkadı falan. Ben o kadar kötüyüm ki gerçekten dizlerim tutmuyordu bi yerlere tutunmasam düşeceğim havada uçuyor gibiydim. Bir taraftan midem bulanıyor, yere basıyorum ama sanki boşluğa basıyor gibiyim. O da banyoda duvara vurdu birkaç kez. Çok gerildi her an bana vuracak sandım ama duvara vurarak kendini sakinleştirdi herhalde. Vurma sesi duydum sadece kendisini görmedim. Daha önce hiç şiddet vs olmadı olamaz da zaten bana elini kaldırsa asıl ben onu döverim ama sanki bu akşam beni yerden yere vurmak istiyor gibiydi öyle hissettim. Zar zor tutunarak yatağıma geçip yattım sakinleşmeye çalıştım kendi kendime. Su isteyecek halim bile yoktu dilim dönmüyordu zaten.

Bir süre sonra işe gitme vakti yaklaşınca gidip annemlerden oğlumu aldı. Ben de daha iyiydim. Oğlumu yanıma aldım beraber yatarken uyudu bebeğim. Eşim de hazırlanıp işe gitti. Bu saat oldu daha nasıl oldun diye sormadı. Umrunda bile olmadı yani.

Bu arada hediye almadığı için sinir krizi geçirdiğimi falan düşünmeyin çünkü maalesef buradan bu anlamı çıkaracak arkadaşlar var biliyorum. Asla konu hediye değil. Çok mutsuzum, sevildiğimi hissetmiyorum. Değer görmediğimi düşünüyorum. Daha yaşadığım bir sürü sorun var. Hepsi bir araya gelince böyle zaman zaman ağlama krizlerim olmaya başladı. İnanın kontrol edemiyorum her yerim titriyor kulaklarım uğulduyor. Çevremdeki her şeyin de farkında oluyorum duyuyorum ama tepki veremiyorum.

Neyse tüm bunlardan sonra bir de şöyle bir şey oldu. Biz ne zaman eşimle tartışsak küssek mutlaka birileri bizi bir yere davet ediyor. İğrenç bir durum gerçekten. Eşimin kuzeni il dışında görev yapıyor. Kısa süreliğine ailesinin yanına geldi. Bizi yarın kuzen gitmeden çaya davet ettiler. Ama eşime asla bunu haber vermek istemiyorum. Aslında gitmek de istemiyorum. Gidip her şey normalmiş gibi davranmak istemiyorum. Ama pazartesi kuzeni tekrar il dışına gidecek, uzunca bir süre dönmeyecek. Yeni ev alıp buraya yerleştiler ve bizi evlerine davet ediyorlar. Gitmesek de ne bileyim. Hep böyle anlara denk geliyor.

Öncelikli sorum şu. Eşime nasıl davranayım? Ne söyleyeyim? Ben asla bir şeyleri akışına bırakan, bekleyip zamanı gelince taşı gediğine koyabilen, intikam alabilen bir insan değilim. Hep anlık tepkiler veriyorum parlayıp geçiyor. Sanırım bundan kaybediyorum. Eşim de bunu bildiği için ağlar ağlar geçer diyor herhalde. Ama bugün beni böyle bırakıp gittikten sonra hiç arayıp sormaması işin tuzu biberi oldu. Kırgınlıklarım giderek arttı ve artık bir şey yapmak istiyorum. Beklemeden hemen şimdi uzuuuun bi mesaj yazardım önceden olsa. Ama sanırım ciddiye almıyor beni. Yine de çok beklemeden anlık ne yapabilirim. Çok ağır bir söz ne bileyim iyi bir ders niteliğinde bir şey lazım. Lütfen buraya kadar okuyan olduysa bana yardımcı olun çünkü gerçekten çok sinirliyim ve bir şey yapmazsam uyuyamayacağım.

İkincisi şu daveti ne yapacağım? Eşime sadece mesajı iletsem? Hiç iletişim kurmak da istemiyorum. Kıza da eşimin gececi olduğunu, sabah iş çıkışı arabayı servise götüreceğini söyledim. Duruma göre haberleşiriz dedim.

Ben şimdi ne yapayım?
Öncelikle, o misafirliğe gitmeyin. Çok gitmek istiyorsa eşiniz yalnız gitsin, orada sizin için mazeret uydurmak zorunda kalmanın sıkıntısını bi yaşasın..

İkincisi de, bir insanın (bakın "sizi seven bir insan"dan bile bahsetmiyorum, herhangi bir insanın) ağlayan ve psikolojik çöküntü yaşayan bir insana hoyrat davranması, o kişinin insanlığını sorgulatır bana..

Oraya buraya vurmak, size tokat atması (sinir krizi geçiren bir insana tokat atmak ne ya!!!), sizi ordan oraya savurması, bunlar kendi içsel kavgasının ve size duyduğu öfkenin yansımaları... Şefkat yok, merhamet yok, sevgi yok...
Size karşı derin bir öfkesi var.
Sevgi duyan bir adam o durumda sizi sarıp sarmalardı, gözünüzün yaşını silerdi, titreyen ellerinizi tutardı.
Bu adamdan size yönelik en ufak bir sevgi kırıntısı maalesef yok...
 
Ilk madde cok uç bir ornek zaten ama erkek milletinin isi belli olmaz.
Insan olaylarin icinde farkedemiyor ama disaridan bakinca hersey daha net görünüyor. Biz kadinlar dusunuldugumuzu gormek istiyoruz. Hatta olur olmadik anılara tutunuyoruz. Daha dün evi supurmustu, onceki gün yemek yapmisti, cocugu parka goturmustu gibi. Halbuki bunlar ortak sorumluluklardir, kadina yapılan jestler degildir.
Gun icinde "nasilsin" diye sormak insanin maksimum 20 saniyesini alir.
Esiniz cift terapisini kabul eder mi peki?

Gün içinde defalarca arayıp sorar. Ama böyle kavgalı ayrıldıysak umrumda bile olmaz. Evet çift terapisini kabul eder.
 
Öncelikle, o misafirliğe gitmeyin. Çok gitmek istiyorsa eşiniz yalnız gitsin, orada sizin için mazeret uydurmak zorunda kalmanın sıkıntısını bi yaşasın..

İkincisi de, bir insanın (bakın "sizi seven bir insan"dan bile bahsetmiyorum, herhangi bir insanın) ağlayan ve psikolojik çöküntü yaşayan bir insana hoyrat davranması, o kişinin insanlığını sorgulatır bana..

Oraya buraya vurmak, size tokat atması (sinir krizi geçiren bir insana tokat atmak ne ya!!!), sizi ordan oraya savurması, bunlar kendi içsel kavgasının ve size duyduğu öfkenin yansımaları... Şefkat yok, merhamet yok, sevgi yok...
Size karşı derin bir öfkesi var.
Sevgi duyan bir adam o durumda sizi sarıp sarmalardı, gözünüzün yaşını silerdi, titreyen ellerinizi tutardı.
Bu adamdan size yönelik en ufak bir sevgi kırıntısı maalesef yok...

Bu ilk değil. Daha önce de aynısını çok yapmışlığı var. Ben bunu yaşarken gidip içerde tv izlemişliği çok. Yanında ağlamamak için kendimi sıkıyorum bu yüzden ama bi yerden sonra kontrol edemiyorum artık.
 
Ben de size ve bu konuya çok üzüldüm.
Benim tavsiyem bir süre eşinize ve ilişkinize değil de kendinize yönelmeniz yönünde olacak.
Ağlama ve sonrasında histeri krizleri sizin psikolojik olarak çok yorulduğunuzu gösteriyor.
Bu durumun sık yaşanması sizi bedenen ve ruhen yıpratır ve başka sorunlara yol açar.
Üstelik oğlunuz da bunlara şahit oluyor ki bu başlıbaşına irdelenmesi gereken bir durum.

Eşinize gelince, uzaktan tek taraflı anlatımla ne kadar doğru tahmin edebiliriz emin olmamakla beraber hayatı öylesine yaşayan, umarsız biri gibi geldi bana.
Dolayısıyla size ve beklentilerinize çok önem vermiyor.
Bunların aşılması ancak dışardan profesyonel destekle mümkün.

Kısa vadede kendinize yönelmenizi, mutlaka psikolojik -önce bireysel sonra çift terapisi- almanızı ve bu konuda size faydalı olabilecek bazı kitaplar okumanızı tavsiye ederim.

Psikoloji ile mesleki yakınlığı olan biri olarak isterseniz kitap tavsiyesinde de bulunabilirim.
Her şey gönlünüzce olsun inşallah.🌷

Tabii, eğer tavsiyede bulunursanız çok sevinirim. Teşekkğr ederim🌸
 
Benim tarzım da uzun uzun mesaj yazmaktır. Böyle çarşaf gibi.

Aslında bu seni önemsiyorum demek.

Ne yazık ki artık bu zamana kadar davrandiginizdan farklı davranmalisiniz.

Anlamıyorlar sanıyoruz ama artık düşüncem şu: " Anlamak işlerine gelmiyor. "

Bizim istediğimiz gibi davranmak yük, anlamayan aptal gibi kabul görmek daha kolay.

Bir kere yapsam hep bekler diye mi düşünüyorlar bilmem..

Ama bildiğim şey şu ki bu erkek milleti insan sağlığına zarar.

Bakiyorum nerede mis gibi bir kadın böyle bir hanzoya rastlamış. Üzülüyorum..
Yazık!


Görebileceği yere not yazıp bırakın kuzenin bekliyor istersen git ben olmayacağım diye.

Not aklıma gelmemişti evet olabilir.

Ben nedense anlamadığını düşünüyorum. Bir insan evladı anlayıp da şöyle davranıyorsa o zaman evlenmenin birlikte bir ömür sürmenin ne anlamı var ki. Yine de anlamıyor olmasını dilerim ya diğer türlü çok kötü. Boşanalım daha iyi o zaman.
 
Bence beklentilerinizi gözden geçirin beklentileriniz ne kadar büyükse o kadar çok hayal kırıklığı yaşarsınız. Anladığım kadarıyla değişen bir şey yok eşiniz evlenmeden önce de aynıymış en nahoş kısmı eşinizin sürekli bahaneler sunuyor olması olmuş. Ancak kusura bakmayın bayılmalarınıza eşinizin pek inandığını sanmıyorum her şeyin bilincinde olduğu bir bayılma bana da pek inandırıcı gelmedi, histeri krizi gibi geldi kendinize bunu yapmayın. Psikoloğa veya psikiyatriste gidin derdim zaten başlamışsınız. Sizinle ilgilenecek insan inanın ayılıp bayılmasanız da ağlayıp debelenmeseniz de ilgilenir.
Babası sizi sevmek istemek zorunda değil, babası da sizin için gelinim beni sevmiyor istemiyor diyor olabilir, sanırım duygularınız karşılıklı ve eşiniz ne yapabilir, sizi de babası için bir şeye zorlamiyor benimle illa geleceksin göreceksin demiyor, babasını sizin için bir şey yapmaya zorlaması mi gerekiyor, eşimi sev saygı duy baba dese babasını zorlasa bu sizi mutlu edecek mi gerçekten? Bence acınası olurdu ben bir daha karşı tarafın yüzüne utancımdan bakamazdım. Sonra yine beklentileriniz devreye giriyor ve beni anlasın bana şunu desin bunu desin. Erkeklerin öyle bir kapasitesi genelde olmuyor dümdüz isteklerinizi söylemeniz gerekiyor ama sen otur gelme demez siz kendinizi yerine koyun ananız babanızın yanına eşiniz olmadan gittiğinizi düşünün eşinize canım sen gelme annemi babamı sevmiyorsun demessiniz herhalde siz de gelsin istersiniz, muhtemelen o da bir umut gelmenizi istiyordur.
Son konu kuzeni ile alakalı yine aynı yere geliyor bence en baştan sizi aramaları saçma çünkü sizin kuzeniniz değil eşinizin kuzeni. Siz kendi kararınızı verin gitmek istemiyorsanız gitmeyin ancak eşiniz görmek isterse kendisi gidebilir sonuçta onun kuzenidir.
Bence eşinizi de ikna edin çift terapisine de gidin belki karşılıklı olarak birbirinizi ifade edemiyorsunuzdur. Birbirinize karşı daha net olmalısınız bence çünkü eşiniz de net bir şekilde bana hediye almak saçma geliyor hoşlanmıyorum diyebilirmiş senelerce bu arada neden almıyor bilemem söyledigim sadece bir olasılık başka bir nedeni de olabilir ama onun yerine bahaneler üretmek daha kolay gelmiş.
En başında söylediğim gibi fazla beklentiye girmeyin erkeklerin sosyal zekası kadınlardan düşük oluyor genelde o nedenle sizi algılamasini beklemeyin boşuna bence üzülen siz olursunuz.

Çok büyük beklentilerim olduğunu düşünmüyorum. Bence yıldönümünde küçücük bir hoşluk beklemek büyük bir beklenti sayılmamalı. Babasıyla ilgili konuda da tabiki babasını benimle iletişime zorlamasını beklemiyorum böyle bir şeyi zaten kabul etmem. Ama bana yapılanı kendisi de görüyor. Sana öyle davranılan yere gelme demesini beklerim. Bunu aklı başında her insan yapabilir. Bunların çok büyük beklentiler olduğunu düşünmüyorum ben.

Aynı şekilde ben de eşime saygısızlık eden bir ailem olsaydı onu benimle gelmesi için zorlamaz, aksine gelme derdim. Nişanlandığımızda aileme de, eğer kendini burada kötü hissederse gelmesini beklemeyin, gelmiyorsa siz de kendinizi sorgulayın demiştim. Çünkü annem başlarda eşime karşı biraz tavırlıydı, sadece kültür farkı var diye istemiyordu. Bunu düşünmek, bazı şeylere yön vermek, hayat arkadaşını güvende ve rahat hissettirmek çok zor olmasa gerek. Cinsiyet farketmeksizin yapılabilecek bir şey bu. Sorun benim beklentilerimin fazla olması değil eşimin kayıtsız kalışı.

Bayılmıyorum bence zaten. Sadece ağlamalarıma engel olamıyorum ve titreme, halsizlik oluyor. Bazen gözüm açık bazen kapalı oluyor. Bazen kollarım uyuşuyor hissetmiyorum. Ayılıp bayılsanız da ilgi göstermiyorsa göstermez demişsiniz bu doğru ama ben ilgi görmek için bir şey yapmıyorum bu engel olamadığım bir şey çünkü. Hatta bazen kendimi engel olayım da artık şu adamın yanında ağlamayayım diyorum ama maalesef kendime engel olamıyorum.

Misafirliğe gelince beni kuzeninin eşi aradı. Evet keşke eşimi arasalardı benim için daha kolay olurdu. Gitmeyi hiç istemiyorum gidip rol yapacak değilim. Sadece eşime haber verme noktasında ne yapabilirim diye düşünüyorum.
 
Niye sürekli ilişkiyi çalışıp çalışmamaya bağladınız? Çalışmak evinize ekstra bir gelir sokmak demek sadece, direkt evlilik ilişkisinde ne çalışıyor diye biri kıymetli ne de calismiyor diye öteki kıymetsiz.

Çalışmayınca her şeyin en kötüsüne layık olunmuyor. Garip kiyaslamaya girmişsiniz. Herkesin eli ayağı var calismiyor diye kıymetsiz olunsa çalışabilirler.

Ayrıca bu adam daha nişanlı, florken her doğum gununde hediyeler aldığınız halde biraz bile rahatsız olmayan bir insan bu saatten sonra hediye beklemeniz çok fazla. Bu defa alsa da devamlılık sağlayacağını sanmam genel bir değer verme.yok zorlamak sizi yıpratır çocuğa yazık.

Daveti de siz haber vermeseniz de konusu açılırsa.kuzeniyle konuşursa öğrenir zaten, haber vermemezlik hoş olmaz.

Söylediğimden öyle bir anlam çıkıyor olabilir ama konunun tamamına bakılınca anlatmak istediğim o değildi. Çalışan değerli/çalışmayan değersiz diye bir şey vurgulamak değildi amacım. Kişisel olarak gözlemimden bahsettim. Kendimi boşyere yıpratmışım her şeyi çok fazla üzerime almışım ama karşımdaki bunu görmemiş demek istedim. Oysaki görecek olsa, ben bu kadar yıpranmasam da görürmüş örnekleri de var demek istedim. Yanlış bir örnek derseniz evet olabilir.
 
Üzüldüm gerçekten yaşadıklarıniza ama eşinizin sizi anlamadığını düşünmeyin. Buraya bu kadar güzel duygularinizi ifade etmişsiniz eminim esinizede herşeyi böyle anlatmissinizdir defalarca. Adam yapmak istemiyor olayın özü bu. Sizin çalışıp çalışmamanizla da alakalı bir durum değil bu konuyu sürekli buraya getirmissiniz ama çalışmayan hanımlar en kötüsünü haketmiyor yani sadece o evlere bir maaş daha giriyor bu kadar. Karşıdaki adamın davranışlarını bunun etkilediğini düşünmüyorum. Sizi rahatlatacaksa mesaj atın ama ben çok umursayacagini düşünemedim. Önceki hediyeleri almaması da maddiyatla ilgili değil bence. Siz nasıl aldıysanız o da o sekilde alabilirdi önemli olan düşünmek sonuçta küçük biseyde olabilirdi. O zamanlar maddi durumdan dolayı onu kullanmış bence. Gerçek neden maddiyat olmuş olsaydı şimdi alırdı şimdide hastaneyi bahane etmis. Dusunemiyor olsaydı keşke ama bu adam herşeyi farkında ama yapmıyor gibi geldi bana. Çift terapistine ikna etmelisiniz inşallah faydası olur. Bu kadar değer görülmeyen bir evlilikte devam etmek çok zordur. Allah kolaylık versin 🙏 Olay çalışıp calismaman değil ama onu kafanizdan atın bence. Çünkü çalışan bikac arkadaşım var aynı dediğiniz durumu yaşıyorlar ben evlendigimden beri çalışmıyorum ama bahsettiğiniz şeylere sahibim. Ben çalışıyor olsamda durum böyle olurdu o arkadaşlarım çalışmıyor olsa da yine aynısı olurdu bence. Çünkü önemli olan çalışıp çalışmamaktan ziyade karşıdaki adamın tavrı.
 
yine ben ve yine bitmek bilmeyen dertlerim… uzun bir iç dökme olacak yine. Konudan konuya atlayacağım biraz.

Geçtiğimiz haftalarda hem babam hem de kp hastaneye yatırıldı. Birbirinden alakasız hastalıklar ama tesadüfen aynı döneme denk geldi. Çok şükür ikisi de sağlığına kavuştu ve taburcu edildiler. Evlilik yıldönümümüz de hastane sürecine denk geldi. Eşim o hafta gece çalışıyordu, geceden mesaj atmıştı kutlamak için. Hediye alamadığını ama telafi edeceğini falan da yazmış. Ben bunu sürpriz yapacağı için önden öyle yazıyor diye düşündüm. Çünkü ilk defa hediye alacak paramız vardı.

Biz evlendiğimiz günden beri hep borç ödedik. Çok sıkıntılar yaşadık. Hiç rahat bir nefes alamadık. Bebeğim çok küçükken işe dönmek zorunda kaldım, eşim işten atıldı, kredi borçları vs derken çok yıprandık. Sonra eşim yeniden çok iyi bir işe başladı. Ortak bir işi vardı oradan ayrılıp paramızı aldık, borçlarımızı ödedik. ilk defa bu evlilik yıldönümümüzde maddi sıkıntımız yoktu. Eşim istese minik bir şey yapabilirdi. Babasına kafası takıldığı için olduğunu varsayalım ama internetten bir şey sipariş edecek olsa son güne bırakmamış olacaktı ve babası hastaneye yatmadan önce çoktan almış olacaktı. Hadi unuttu bir şey almadı diyelim, bu durumda da o gün gidip bir buket çiçek alabilirdi. Aslında unutması da mümkün değil çünkü ben ona hediye aldım ve ihtiyacı olan bir şeydi o yüzden birkaç gün önce bekletmeden vermiştim.

Adamın babası hastaymış derdin bu mu diye düşünebilirsiniz ama babasının ciddi bir durumu yoktu. Önlem amaçlı birkaç gün yatırılıp çıkacağını biliyorduk. Eşimin kafasının takılacağı bir durum yoktu. Yıldönümümüzde hastaneye gidiyorduk mesela. O gün gitti babasını gördü gayet iyi her şey yolunda. Bunların hepsini geçelim ertesi gün babası taburcu oldu. Yine yapabilirdi.

Ben buna çok büyük anlam yüklemişim demek ki. Normalde öyle özel günlere çok anlam yükleyen, hediyeler bekleyen biri hiç değilim. Benim için sadece doğum günlerimiz ve yıldönümümüz önemlidir. Ki o günlerde de zaten hiçbir zaman paramız olmadı. Yine de o güne özel bir yemek yaptım ya da ne bileyim eşime küçük de olsa bir şey aldım hep. Ama o hep “borçlarımız bitince telafi edicem” diyordu. Yahu minicik bir şey aslında borçlar varken de olabilirdi ama anlamaya çalışıyordum. Bu defa parası varken böyle olunca çok üzüldüm.

Üzerine başka başka şeyler düşündüm tabi ki. Mesela şunu düşündüm. Flört ve nişanlılık dahil eşimin bana hiç hediye almamış olması. Ben hep çalışan biriydim. Bir ihtiyacım da yoktu ama hediye her zaman da ihtiyaç değildir zaten. Ki ben eşime hep hediyeler alan biriyim. En başından beri her doğumgününde hediye almışımdır mesela.

Çalıştığım için evlendikten sonra da hiç eşimden bir şey istemek aklıma gelmiyordu o da hiç almadı. Borçlar yüzünden diyeceğim çünkü eşim bana hep bunu empoze etti. Sürekli borçlar bitince diyip durdu. Çocuğum oldu ama ben yine küçücükken bırakıp işe dönmek zorunda kaldım. Taşın altına elimizi beraber soktuk neticede o borç öderken ben evde oturmadım. Ama dönüp bakıyorum da hiç değerim bilinmedi sanki. Mesela çevremde çalışmayan birkaç yakınım var. Gelirlerleri bizden az olan da var çok olan da var. Aynı olan da var. Ama bakıyorum ne güzel her istedikleri alınıyor, her yere gidiyorlar, tatillerini yapıyorlar. Kendime bakıyorum o kadar çalış didin ama yeri gelince bir gönül almayı bile eşin çok görsün. Asla başkasında olanı kıskanmak değil bu. Yani demek ki sadece erkek çalışınca da kadının ihtiyaçları tedarik edilebiliyor.

Mesela son günlerde eve birkaç şey almak istedim. Eşim hemen karşı çıktı. Şimdi değil biraz kafamı dinlemek istiyorum bilmem ne. Oysaki ben ödeyeceğim ondan para istemiyorum. Ama borçlar yeni bitti şimdi değil daha sonra diyip durdu. Ya insanlara bakıyorum çalışmadıkları halde her şey ayaklarına geliyor ben çalışıp didiniyorum ve kaç senedir gerçekten zor zamanlar yaşamışız. Şu an alacak durumumuz var. Bekliyorum ki eşim desin bu kız da çok yıprandı bunu haketti. Alayım mutlu olsun. Şunu düşünmek bu kadar zor olmasa gerek. Israrla biraz kafamı dinleyeceğim bir süre bir şey ödemek istemiyorum diyor. Yahu alacağım şey üç kuruşluk bir şey. İllaki kendi istediği zamanı bekliyor benim mutlu olmam ya da üzülmem umrunda bile değil.

Bu arada alacak olsam yine alırım mesele o değil. Eşimin tavrı. Ya da benim her şeye bozulup ağlayasım var bilemiyorum.

Bu arada asla ev hanımlarına yönelik bir sözüm yok. Bunu oraya bağlamayalım. Ne demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım.

Şimdi bir hediyeyi buraya nasıl bağladın diye düşünebilirsiniz ama değil. Ben zaten uzun zamandır düşünüyordum bunu. Değerimin bilinmediğini. Sanki eşim her şeyi yapması gerektiği için yapıyormuş gibi hissediyorum. Bazı şeyleri beni mutlu etmek için değil de gereklilik olarak gördüğü için yapıyor gibi gelmeye başladı. Beni mutlu etmek gibi bir görevi de yok zaten. Ama karşılıklı olarak birbirimizin mutluluğuyla mutlu oluruz ya hani. Eşimde bu yok.

Bu hediye mevzusunu hiç açmayacaktım ama dayanamadım dün açtım. “Hata yaptım, aslında bir şey yapabilirdim ama yapmadım telafi edicem” diyor hala. Meselenin hediye olmadığını maddiyatla ilgisinin olmadığını da bir türlü anlatamadım. En başından beri paramız yokken de bir şeyler yapabilirdin ama madem parasızlığı bahane ediyordun şimdi paran vardı diyorum. Hastaneye gitmiş olmamızı bahane ediyor. Bakın babasının hastalığını değil, hastaneye gitmiş olmamızı. Çünkü babası gayet iyiydi. Baban iyiydi diyorum evet haklısın hata ettim diyor yine. Aslında sonu gelmeyen boş bir tartışmaydı. Sonra sinir oldum konuyu kapattım ama kırgındım. Bu meseleyi de mesajla tartıştık zaten evde değildi. Sonra eve gelince bir şey bekledim. Ne biliyim ya hassas bir dönemdeyim herhalde gelir bi gönlümü alır dedim yok.

Bugün dayanamadım ve dedim ki senin hiçbir şeyle ilgili pişmanlık yaşadığını düşünmüyorum. Sadece bazı şeyleri sözden kurtulmak için “mış gibi” yapıyorsun dedim. Bu sadece son konuyla ilgili değil aramızdaki tüm problemlerle ilgili genel bir tesbit. Akşama işe gideceğim şimdi mi bunu söylemek aklına geldi dedi. Ve benim tüm sinirim bozuldu çıktım odadan başka odaya geçtim. O kadar ağlamak geldi ki içimden. Zaten son günlerde aşırı doluyum biri nasılsın dese ağlayacağım o yüzden kimseyle de görüşmüyorum. Daha önceki konularımı bilenler vardır destek almaya da başladım. Ama kendime engel olamadım inanılmaz bi ağlama krizi. İçim içime sığmıyor kendime engel olamıyorum ellerim dizlerim falan titriyor. Bir ara yere yığıldım sanırım o ara oğlum görmüş korkmuş ağlamaya başlamış. Eşim de geldi hemen beni kaldırdı ve kendime geleyim diye tokat attı. O anları biliyorum. O kadar sert vurdu ki sanki tüm hıncını alır gibiydi. Nefret eder gibi davrandı. Kendimde değilim diye bunları farketmedim sanıyor oysaki farkediyordum ama tepki veremiyordum. Bu nedir bilmiyorum sinir krizi mi ağlama krizi mi artık her neyse son zamanlarda çok fazla olmaya başlamıştı ama oğlumun beni öyle görmesine çok üzüldüm. Eşim ona annenin eli acımış ondan ağlamış dedi üst kata anneme bıraktı geldi. Beni elimi yüzümü yıkamaya götürüyor ama o kadar sevgisiz ki. Sanki sürüklüyor gibi. İte kaka yüzümü yıkadı falan. Ben o kadar kötüyüm ki gerçekten dizlerim tutmuyordu bi yerlere tutunmasam düşeceğim havada uçuyor gibiydim. Bir taraftan midem bulanıyor, yere basıyorum ama sanki boşluğa basıyor gibiyim. O da banyoda duvara vurdu birkaç kez. Çok gerildi her an bana vuracak sandım ama duvara vurarak kendini sakinleştirdi herhalde. Vurma sesi duydum sadece kendisini görmedim. Daha önce hiç şiddet vs olmadı olamaz da zaten bana elini kaldırsa asıl ben onu döverim ama sanki bu akşam beni yerden yere vurmak istiyor gibiydi öyle hissettim. Zar zor tutunarak yatağıma geçip yattım sakinleşmeye çalıştım kendi kendime. Su isteyecek halim bile yoktu dilim dönmüyordu zaten.

Bir süre sonra işe gitme vakti yaklaşınca gidip annemlerden oğlumu aldı. Ben de daha iyiydim. Oğlumu yanıma aldım beraber yatarken uyudu bebeğim. Eşim de hazırlanıp işe gitti. Bu saat oldu daha nasıl oldun diye sormadı. Umrunda bile olmadı yani.

Bu arada hediye almadığı için sinir krizi geçirdiğimi falan düşünmeyin çünkü maalesef buradan bu anlamı çıkaracak arkadaşlar var biliyorum. Asla konu hediye değil. Çok mutsuzum, sevildiğimi hissetmiyorum. Değer görmediğimi düşünüyorum. Daha yaşadığım bir sürü sorun var. Hepsi bir araya gelince böyle zaman zaman ağlama krizlerim olmaya başladı. İnanın kontrol edemiyorum her yerim titriyor kulaklarım uğulduyor. Çevremdeki her şeyin de farkında oluyorum duyuyorum ama tepki veremiyorum.

Neyse tüm bunlardan sonra bir de şöyle bir şey oldu. Biz ne zaman eşimle tartışsak küssek mutlaka birileri bizi bir yere davet ediyor. İğrenç bir durum gerçekten. Eşimin kuzeni il dışında görev yapıyor. Kısa süreliğine ailesinin yanına geldi. Bizi yarın kuzen gitmeden çaya davet ettiler. Ama eşime asla bunu haber vermek istemiyorum. Aslında gitmek de istemiyorum. Gidip her şey normalmiş gibi davranmak istemiyorum. Ama pazartesi kuzeni tekrar il dışına gidecek, uzunca bir süre dönmeyecek. Yeni ev alıp buraya yerleştiler ve bizi evlerine davet ediyorlar. Gitmesek de ne bileyim. Hep böyle anlara denk geliyor.

Öncelikli sorum şu. Eşime nasıl davranayım? Ne söyleyeyim? Ben asla bir şeyleri akışına bırakan, bekleyip zamanı gelince taşı gediğine koyabilen, intikam alabilen bir insan değilim. Hep anlık tepkiler veriyorum parlayıp geçiyor. Sanırım bundan kaybediyorum. Eşim de bunu bildiği için ağlar ağlar geçer diyor herhalde. Ama bugün beni böyle bırakıp gittikten sonra hiç arayıp sormaması işin tuzu biberi oldu. Kırgınlıklarım giderek arttı ve artık bir şey yapmak istiyorum. Beklemeden hemen şimdi uzuuuun bi mesaj yazardım önceden olsa. Ama sanırım ciddiye almıyor beni. Yine de çok beklemeden anlık ne yapabilirim. Çok ağır bir söz ne bileyim iyi bir ders niteliğinde bir şey lazım. Lütfen buraya kadar okuyan olduysa bana yardımcı olun çünkü gerçekten çok sinirliyim ve bir şey yapmazsam uyuyamayacağım.

İkincisi şu daveti ne yapacağım? Eşime sadece mesajı iletsem? Hiç iletişim kurmak da istemiyorum. Kıza da eşimin gececi olduğunu, sabah iş çıkışı arabayı servise götüreceğini söyledim. Duruma göre haberleşiriz dedim.

Ben şimdi ne yapayım?
Beni ilgiye muhtaç edip ve ben sinir krizi geçirip çaresizce ağlarken beni o halde umursamazca terkedip işe giden ve arayıp sormayan adamı boşardım, eşiniz sizi sevmiyor, yeni evliyken ben de buna benzer bişey yaşamıştım eş ailesi yüzünden kısa süreli ağlama krizine girmiştim kendimi anlatamadığım için ama eşim de oturup benle ağlayıp sarılmıştı, bana o günü hatırlattınız, lütfen bu adamdan boşanın imkanınız varsa, sorun hediye değil tabiki bunu okuyan herkes anlayabilir bir kadın olarak , size tavsiyem asla normal bişey gibi davranmayın, size bu kadar soğuk ve ilgisiz bir eşi cekmeyin ...
 
Merhaba sanki kendim yazmışım gibi okudum 8 senelik evliyim bayılma olayından tutunda hediye olaylarına kadar aynı harfi harfine yaşadım ve şuan boşanmayı düşünüyorum çünkü değişmiyorlar.Bizimde önceden maddi sıkıntılarımız vardı hediyeyi hep ona bağlardı şimdi bir senedir çok şükür maddi durumumuz iyi ama öyle özel gün vs yok,seneler önce bayıldıgımda bende öyle sürüklenir bir kaç döver gibi yüzüme su serpilir bir yere uzanır kendime gelmeyi beklerdim nasıl oldun die sorulmazdı.Şuan endoskopi yapıldı pangastrit ve les gevşekligi tanısı konuldu hala biyopsi sonucumu bekliyorum,doktorumun ilk cümlesi neyi kendinize bu kadar stres yaptınız oldu.Eşimin ilgisizliği ve seviyor mu sevmiyor mu algılayamıyorum diyemedim.Hep bu davranışlara bir kulp buldum seviyor ama şu sorunu var bu sorunu var dedim.Daha bir ay önce bahis oynamaya başladığını ve kötü sitelere girdiği gerçeğiyle karşılaştım.Ben çırpınıyorum sinir krizi geçiriyorum adam oyun oynuyor tepkisiz ve sakin bir şekilde sanki ben yapmışımda kendimi anlatıyormuşum gibi evden gitmeye kalktım bekle beni iş dönüşü oturalım adam akıllı bitsin biticekse dedi genellikle ben içimdekileri kustum o sanki gerçek yüzünü gösterir gibi karşımda kale almayan tavırlarla dinledi belki beş sn ağlar gibi oldu sonrası aynı ve sonuç evdeyim gidemedim hala tavırları çok rahat senelerdir hep ilgisizsin dedi yaptı etti gidicem dedi ama gitmedi rahatlığına sahip ama bu sefer çok kararlıyım.5 yaşında bir kızım var anaokuluna yazılıcak pazartesi öyle zor ki anlatamam seneler önce gitmeyi başarabilseydim şuan hayatımı düzene kurmuş olucaktım sizinle aynı kaderi yaşadığımıza çok üzüldüm tek şansınız çalışmanız bana senelerce çalışmamı istemediğini söyledi şuan çalışsaydım bir kaç hafta sonra maaşımı alıcam düşüncesiyle bir dakika beklemezdim şuan sıfırdan başlamak çok zor 😞
Bu durumlarda en erken giden daha şanslı, sakın durmayın yıllarınızı harcamayın artık...
 
Öncelikle, o misafirliğe gitmeyin. Çok gitmek istiyorsa eşiniz yalnız gitsin, orada sizin için mazeret uydurmak zorunda kalmanın sıkıntısını bi yaşasın..

İkincisi de, bir insanın (bakın "sizi seven bir insan"dan bile bahsetmiyorum, herhangi bir insanın) ağlayan ve psikolojik çöküntü yaşayan bir insana hoyrat davranması, o kişinin insanlığını sorgulatır bana..

Oraya buraya vurmak, size tokat atması (sinir krizi geçiren bir insana tokat atmak ne ya!!!), sizi ordan oraya savurması, bunlar kendi içsel kavgasının ve size duyduğu öfkenin yansımaları... Şefkat yok, merhamet yok, sevgi yok...
Size karşı derin bir öfkesi var.
Sevgi duyan bir adam o durumda sizi sarıp sarmalardı, gözünüzün yaşını silerdi, titreyen ellerinizi tutardı.
Bu adamdan size yönelik en ufak bir sevgi kırıntısı maalesef yok...
O kadar doğru tesbitler ki ...
 
Bir iliski bir kadinin fiziksel veya psikolojik sagligini bozuyorsa benim gözümde kurtarilmaya deger degil aslinda. Sizin calisip didinmenizden faydalanip, bir gönlünüzü alamiyorsa erkek olarak yatip ölsün yani. Ama ortada cocuk oldugu icin ve onu sagliksiz ortamdan korumak icin cift terapisi önderirim. Esiniz gelmek istemese tek gitmenizi. Baktiniz hic ilerleme yok ayrilmaktan baska yol yok. Bu durum böyle devam ederse iyice cökersiniz ve cocugunuz hasta bir anne ile büyümek zorunda kalacak. Bu bile o hanzoya aslinda birseyler degistirmek icin yeterli sebep olmaliydi. Ama sanirim simdiye kadar her kosulda yaninda oldugunuz icin bu kadar rahat davraniyor
 
Beni ilgiye muhtaç edip ve ben sinir krizi geçirip çaresizce ağlarken beni o halde umursamazca terkedip işe giden ve arayıp sormayan adamı boşardım, eşiniz sizi sevmiyor, yeni evliyken ben de buna benzer bişey yaşamıştım eş ailesi yüzünden kısa süreli ağlama krizine girmiştim kendimi anlatamadığım için ama eşim de oturup benle ağlayıp sarılmıştı, bana o günü hatırlattınız, lütfen bu adamdan boşanın imkanınız varsa, sorun hediye değil tabiki bunu okuyan herkes anlayabilir bir kadın olarak , size tavsiyem asla normal bişey gibi davranmayın, size bu kadar soğuk ve ilgisiz bir eşi cekmeyin ...

Bizim de birlikte sarılıp ağladığımız çok anlar oldu. Siz de bana onu hatırlattınız ve yine ağlıyorum. Ben böyle duygudan duyguya savrulurken onun umrunda bile değilim şu an.

Söylediklerinizde çok haklısınız ama insanın bunları kabullenip de harekete geçmesi bazen yıllarını alıyor. Söylediğiniz gibi erkenden kaçıp kurtulan kârlıdır belki de.

Şu an kendi kişisel problemlerim de olduğu için neyi doğru neyi yanlış yaptığımı bilmiyorum. Asla bazı şeyleri üzerime almayacağım tabi ki bu olanlar benden kaynaklı demiyorum ama benim de payım vardır elbette. Bu nedenle şu an terapi almaya başladım zaten. Bir süre kendimi iyileştirmeye çalışacağım.

Sonrasında da zaten kendisi böyle devam ederse tabi ki onu hayatımda tutup yeniden aynı şeyleri yaşamayacağım. Bunun kendisi de farkında.
 
Birebir değil ama evliligimde benzer hisler içindeyim. Çok severek, ruh eşim olduğunu düşünerek evlendim. Biz de maddi zorluklardan geçtik. Su anda rahatız. Ama çocuktan sonra bir sürü şey değişti ilişkinizde. Değer görmediğini hissetmek insanı çok yaralıyor. Bir şeyler değişsin, seni fark etsin, eskisi gibi hissettirsin diye çabalıyorsun ama sanki tam tersi oluyor. Ben konuştukça eşim sanki inada bindiriyor bazı şeyleri. Her yükü çeken kadin ama yıpranan, yorulan erkek sanki ilişkide. Benim de evliligimde değer gördüğümü hissetmeyisim , esimin ev işleri ve Çocuk bakımı konusunda tüm yükü üstüme bırakması, gezip eğlenmek için dışarı çıkmak istemeyisi vs ile ilgili konularım var burda. Hatta tüm bunlar için boşanmayi da aklımdan geçiririm zaman zaman. Artık şunu yapıyorum: kendime daha çok vakit ayırıyorum. Daha cok kitap okuyor, arkadaslarimla bulusuyor, spor yapıyorum. Psikiyatrik destek almaya başlayacağım. Böyle olunca eşimle ilgili konularda daha sakin kalabiliyorum. İlişkimizde de duzelmeler oldu, o da çabalıyor farkediyorum. Beni sevsin beni gorsun, şefkat duysun diye ustlerine gittikçe, konusup söylendikce dirdirci oluyoruz. Kadın kendine bakar, yatırım yapar, psikolojisini sağlam tutarsa adam bunu görür. Tabi akli başında , ilişkiyi kurtarmak isteyen bi adamsa. Arada saygı sevgi kaldiysa. Çift terapisi konusunda ısrarcı olun. Bizde bazı şeyler duzelmeseydi bu ko uda çok ısrarcı olacaktım. Kabul etmese bosanabilirdim çünkü tak etmişti
 
Bu durumlarda en erken giden daha şanslı, sakın durmayın yıllarınızı harcamayın artık...
Evet bende bu karardayım şuan maddi gücüm olsa zaten bir dakika bile durmam,onca şey yapmış sanki ben yapmışım gibi surat asıp oturur yatar uyur içindeyken farkedilmiyor nezaman içinde bazı şeyler bitmeye başlıyor ozaman gerçeklerle yüzleşiyorsunuz.
 
Bu durumlarda en erken giden daha şanslı, sakın durmayın yıllarınızı harcamayın artık...
Senelerdir başbaşa biryere gittiğimizi bilmem tek gittiğimiz yer annesinin evi yakın olmasına rağmen gideriz üç gün fln kalırız sonra eve döneriz.Ne zaman birşeyler yapalım die adım atsam hep kendi ailesiyle birlikte olacağımız planlar yapar boşanmak istediğimi söyledim ortalık yangın yeri evde gram huzur yok adam bugün için piknik planı yapmış gelmiycem diyince iyi hafta gideriz diyor planlar yapılıyor en son benim haberim oluyor.Akrabaları bana karşı saygısızdı tek kelime ettirmez kavga eder beni savunur güya seviyor ama sevgi kavramı çok farklı ilgi ve zaman ayırmayı da gerektirir.
 
Senelerdir başbaşa biryere gittiğimizi bilmem tek gittiğimiz yer annesinin evi yakın olmasına rağmen gideriz üç gün fln kalırız sonra eve döneriz.Ne zaman birşeyler yapalım die adım atsam hep kendi ailesiyle birlikte olacağımız planlar yapar boşanmak istediğimi söyledim ortalık yangın yeri evde gram huzur yok adam bugün için piknik planı yapmış gelmiycem diyince iyi hafta gideriz diyor planlar yapılıyor en son benim haberim oluyor.Akrabaları bana karşı saygısızdı tek kelime ettirmez kavga eder beni savunur güya seviyor ama sevgi kavramı çok farklı ilgi ve zaman ayırmayı da gerektirir.

Bizim normalde bu tarz sorunlarımız yok. Birlikte çok fazla vakit de geçiriyoruz. O da plan yapar ben de. İyiyken çok iyiyiz ama ben kötü olduğumda asla bir adım atmaz.

Evet ben de artık normal tepkiler vermiyorum bu doğru ama bu duruma da kendi kendime gelmedim. Hatırladığım kadarıyla daha önce böyle problemlerim yoktu. Diyelim ki tahammül sınırım düşük, sorunlarla başa çıkamadım vs. Bu da bir sorundur ve bu durumda da yanımda olması gerekirdi.

Şu anlamda yanımda; psikoloğa/psikiyatriste gitmem konusunda destekçi. Çift terapisine de açık. İstersen gidelim ne gerekiyorsa yapalım demişliği var. Mesele şu ki psikoloğa gidince her şey kendiliğinden çözülecek sanıyor. Kendinde bir sorun görmüyor.
 
yine ben ve yine bitmek bilmeyen dertlerim… uzun bir iç dökme olacak yine. Konudan konuya atlayacağım biraz.

Geçtiğimiz haftalarda hem babam hem de kp hastaneye yatırıldı. Birbirinden alakasız hastalıklar ama tesadüfen aynı döneme denk geldi. Çok şükür ikisi de sağlığına kavuştu ve taburcu edildiler. Evlilik yıldönümümüz de hastane sürecine denk geldi. Eşim o hafta gece çalışıyordu, geceden mesaj atmıştı kutlamak için. Hediye alamadığını ama telafi edeceğini falan da yazmış. Ben bunu sürpriz yapacağı için önden öyle yazıyor diye düşündüm. Çünkü ilk defa hediye alacak paramız vardı.

Biz evlendiğimiz günden beri hep borç ödedik. Çok sıkıntılar yaşadık. Hiç rahat bir nefes alamadık. Bebeğim çok küçükken işe dönmek zorunda kaldım, eşim işten atıldı, kredi borçları vs derken çok yıprandık. Sonra eşim yeniden çok iyi bir işe başladı. Ortak bir işi vardı oradan ayrılıp paramızı aldık, borçlarımızı ödedik. ilk defa bu evlilik yıldönümümüzde maddi sıkıntımız yoktu. Eşim istese minik bir şey yapabilirdi. Babasına kafası takıldığı için olduğunu varsayalım ama internetten bir şey sipariş edecek olsa son güne bırakmamış olacaktı ve babası hastaneye yatmadan önce çoktan almış olacaktı. Hadi unuttu bir şey almadı diyelim, bu durumda da o gün gidip bir buket çiçek alabilirdi. Aslında unutması da mümkün değil çünkü ben ona hediye aldım ve ihtiyacı olan bir şeydi o yüzden birkaç gün önce bekletmeden vermiştim.

Adamın babası hastaymış derdin bu mu diye düşünebilirsiniz ama babasının ciddi bir durumu yoktu. Önlem amaçlı birkaç gün yatırılıp çıkacağını biliyorduk. Eşimin kafasının takılacağı bir durum yoktu. Yıldönümümüzde hastaneye gidiyorduk mesela. O gün gitti babasını gördü gayet iyi her şey yolunda. Bunların hepsini geçelim ertesi gün babası taburcu oldu. Yine yapabilirdi.

Ben buna çok büyük anlam yüklemişim demek ki. Normalde öyle özel günlere çok anlam yükleyen, hediyeler bekleyen biri hiç değilim. Benim için sadece doğum günlerimiz ve yıldönümümüz önemlidir. Ki o günlerde de zaten hiçbir zaman paramız olmadı. Yine de o güne özel bir yemek yaptım ya da ne bileyim eşime küçük de olsa bir şey aldım hep. Ama o hep “borçlarımız bitince telafi edicem” diyordu. Yahu minicik bir şey aslında borçlar varken de olabilirdi ama anlamaya çalışıyordum. Bu defa parası varken böyle olunca çok üzüldüm.

Üzerine başka başka şeyler düşündüm tabi ki. Mesela şunu düşündüm. Flört ve nişanlılık dahil eşimin bana hiç hediye almamış olması. Ben hep çalışan biriydim. Bir ihtiyacım da yoktu ama hediye her zaman da ihtiyaç değildir zaten. Ki ben eşime hep hediyeler alan biriyim. En başından beri her doğumgününde hediye almışımdır mesela.

Çalıştığım için evlendikten sonra da hiç eşimden bir şey istemek aklıma gelmiyordu o da hiç almadı. Borçlar yüzünden diyeceğim çünkü eşim bana hep bunu empoze etti. Sürekli borçlar bitince diyip durdu. Çocuğum oldu ama ben yine küçücükken bırakıp işe dönmek zorunda kaldım. Taşın altına elimizi beraber soktuk neticede o borç öderken ben evde oturmadım. Ama dönüp bakıyorum da hiç değerim bilinmedi sanki. Mesela çevremde çalışmayan birkaç yakınım var. Gelirlerleri bizden az olan da var çok olan da var. Aynı olan da var. Ama bakıyorum ne güzel her istedikleri alınıyor, her yere gidiyorlar, tatillerini yapıyorlar. Kendime bakıyorum o kadar çalış didin ama yeri gelince bir gönül almayı bile eşin çok görsün. Asla başkasında olanı kıskanmak değil bu. Yani demek ki sadece erkek çalışınca da kadının ihtiyaçları tedarik edilebiliyor.

Mesela son günlerde eve birkaç şey almak istedim. Eşim hemen karşı çıktı. Şimdi değil biraz kafamı dinlemek istiyorum bilmem ne. Oysaki ben ödeyeceğim ondan para istemiyorum. Ama borçlar yeni bitti şimdi değil daha sonra diyip durdu. Ya insanlara bakıyorum çalışmadıkları halde her şey ayaklarına geliyor ben çalışıp didiniyorum ve kaç senedir gerçekten zor zamanlar yaşamışız. Şu an alacak durumumuz var. Bekliyorum ki eşim desin bu kız da çok yıprandı bunu haketti. Alayım mutlu olsun. Şunu düşünmek bu kadar zor olmasa gerek. Israrla biraz kafamı dinleyeceğim bir süre bir şey ödemek istemiyorum diyor. Yahu alacağım şey üç kuruşluk bir şey. İllaki kendi istediği zamanı bekliyor benim mutlu olmam ya da üzülmem umrunda bile değil.

Bu arada alacak olsam yine alırım mesele o değil. Eşimin tavrı. Ya da benim her şeye bozulup ağlayasım var bilemiyorum.

Bu arada asla ev hanımlarına yönelik bir sözüm yok. Bunu oraya bağlamayalım. Ne demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım.

Şimdi bir hediyeyi buraya nasıl bağladın diye düşünebilirsiniz ama değil. Ben zaten uzun zamandır düşünüyordum bunu. Değerimin bilinmediğini. Sanki eşim her şeyi yapması gerektiği için yapıyormuş gibi hissediyorum. Bazı şeyleri beni mutlu etmek için değil de gereklilik olarak gördüğü için yapıyor gibi gelmeye başladı. Beni mutlu etmek gibi bir görevi de yok zaten. Ama karşılıklı olarak birbirimizin mutluluğuyla mutlu oluruz ya hani. Eşimde bu yok.

Bu hediye mevzusunu hiç açmayacaktım ama dayanamadım dün açtım. “Hata yaptım, aslında bir şey yapabilirdim ama yapmadım telafi edicem” diyor hala. Meselenin hediye olmadığını maddiyatla ilgisinin olmadığını da bir türlü anlatamadım. En başından beri paramız yokken de bir şeyler yapabilirdin ama madem parasızlığı bahane ediyordun şimdi paran vardı diyorum. Hastaneye gitmiş olmamızı bahane ediyor. Bakın babasının hastalığını değil, hastaneye gitmiş olmamızı. Çünkü babası gayet iyiydi. Baban iyiydi diyorum evet haklısın hata ettim diyor yine. Aslında sonu gelmeyen boş bir tartışmaydı. Sonra sinir oldum konuyu kapattım ama kırgındım. Bu meseleyi de mesajla tartıştık zaten evde değildi. Sonra eve gelince bir şey bekledim. Ne biliyim ya hassas bir dönemdeyim herhalde gelir bi gönlümü alır dedim yok.

Bugün dayanamadım ve dedim ki senin hiçbir şeyle ilgili pişmanlık yaşadığını düşünmüyorum. Sadece bazı şeyleri sözden kurtulmak için “mış gibi” yapıyorsun dedim. Bu sadece son konuyla ilgili değil aramızdaki tüm problemlerle ilgili genel bir tesbit. Akşama işe gideceğim şimdi mi bunu söylemek aklına geldi dedi. Ve benim tüm sinirim bozuldu çıktım odadan başka odaya geçtim. O kadar ağlamak geldi ki içimden. Zaten son günlerde aşırı doluyum biri nasılsın dese ağlayacağım o yüzden kimseyle de görüşmüyorum. Daha önceki konularımı bilenler vardır destek almaya da başladım. Ama kendime engel olamadım inanılmaz bi ağlama krizi. İçim içime sığmıyor kendime engel olamıyorum ellerim dizlerim falan titriyor. Bir ara yere yığıldım sanırım o ara oğlum görmüş korkmuş ağlamaya başlamış. Eşim de geldi hemen beni kaldırdı ve kendime geleyim diye tokat attı. O anları biliyorum. O kadar sert vurdu ki sanki tüm hıncını alır gibiydi. Nefret eder gibi davrandı. Kendimde değilim diye bunları farketmedim sanıyor oysaki farkediyordum ama tepki veremiyordum. Bu nedir bilmiyorum sinir krizi mi ağlama krizi mi artık her neyse son zamanlarda çok fazla olmaya başlamıştı ama oğlumun beni öyle görmesine çok üzüldüm. Eşim ona annenin eli acımış ondan ağlamış dedi üst kata anneme bıraktı geldi. Beni elimi yüzümü yıkamaya götürüyor ama o kadar sevgisiz ki. Sanki sürüklüyor gibi. İte kaka yüzümü yıkadı falan. Ben o kadar kötüyüm ki gerçekten dizlerim tutmuyordu bi yerlere tutunmasam düşeceğim havada uçuyor gibiydim. Bir taraftan midem bulanıyor, yere basıyorum ama sanki boşluğa basıyor gibiyim. O da banyoda duvara vurdu birkaç kez. Çok gerildi her an bana vuracak sandım ama duvara vurarak kendini sakinleştirdi herhalde. Vurma sesi duydum sadece kendisini görmedim. Daha önce hiç şiddet vs olmadı olamaz da zaten bana elini kaldırsa asıl ben onu döverim ama sanki bu akşam beni yerden yere vurmak istiyor gibiydi öyle hissettim. Zar zor tutunarak yatağıma geçip yattım sakinleşmeye çalıştım kendi kendime. Su isteyecek halim bile yoktu dilim dönmüyordu zaten.

Bir süre sonra işe gitme vakti yaklaşınca gidip annemlerden oğlumu aldı. Ben de daha iyiydim. Oğlumu yanıma aldım beraber yatarken uyudu bebeğim. Eşim de hazırlanıp işe gitti. Bu saat oldu daha nasıl oldun diye sormadı. Umrunda bile olmadı yani.

Bu arada hediye almadığı için sinir krizi geçirdiğimi falan düşünmeyin çünkü maalesef buradan bu anlamı çıkaracak arkadaşlar var biliyorum. Asla konu hediye değil. Çok mutsuzum, sevildiğimi hissetmiyorum. Değer görmediğimi düşünüyorum. Daha yaşadığım bir sürü sorun var. Hepsi bir araya gelince böyle zaman zaman ağlama krizlerim olmaya başladı. İnanın kontrol edemiyorum her yerim titriyor kulaklarım uğulduyor. Çevremdeki her şeyin de farkında oluyorum duyuyorum ama tepki veremiyorum.

Neyse tüm bunlardan sonra bir de şöyle bir şey oldu. Biz ne zaman eşimle tartışsak küssek mutlaka birileri bizi bir yere davet ediyor. İğrenç bir durum gerçekten. Eşimin kuzeni il dışında görev yapıyor. Kısa süreliğine ailesinin yanına geldi. Bizi yarın kuzen gitmeden çaya davet ettiler. Ama eşime asla bunu haber vermek istemiyorum. Aslında gitmek de istemiyorum. Gidip her şey normalmiş gibi davranmak istemiyorum. Ama pazartesi kuzeni tekrar il dışına gidecek, uzunca bir süre dönmeyecek. Yeni ev alıp buraya yerleştiler ve bizi evlerine davet ediyorlar. Gitmesek de ne bileyim. Hep böyle anlara denk geliyor.

Öncelikli sorum şu. Eşime nasıl davranayım? Ne söyleyeyim? Ben asla bir şeyleri akışına bırakan, bekleyip zamanı gelince taşı gediğine koyabilen, intikam alabilen bir insan değilim. Hep anlık tepkiler veriyorum parlayıp geçiyor. Sanırım bundan kaybediyorum. Eşim de bunu bildiği için ağlar ağlar geçer diyor herhalde. Ama bugün beni böyle bırakıp gittikten sonra hiç arayıp sormaması işin tuzu biberi oldu. Kırgınlıklarım giderek arttı ve artık bir şey yapmak istiyorum. Beklemeden hemen şimdi uzuuuun bi mesaj yazardım önceden olsa. Ama sanırım ciddiye almıyor beni. Yine de çok beklemeden anlık ne yapabilirim. Çok ağır bir söz ne bileyim iyi bir ders niteliğinde bir şey lazım. Lütfen buraya kadar okuyan olduysa bana yardımcı olun çünkü gerçekten çok sinirliyim ve bir şey yapmazsam uyuyamayacağım.

İkincisi şu daveti ne yapacağım? Eşime sadece mesajı iletsem? Hiç iletişim kurmak da istemiyorum. Kıza da eşimin gececi olduğunu, sabah iş çıkışı arabayı servise götüreceğini söyledim. Duruma göre haberleşiriz dedim.

Ben şimdi ne yapayım?
Hayatın eşittir eşin olmuş. Sen bukadar bagimlimisin etten püften şeylerden nem kapiyorsun. İllaki başına bi felaket mi gelmeli bizim gibi olsaydın ne yapardın acaba biz depremde sokakta kaldık kardeşlerim öldü yinede ayakta durmaya çabalıyorum.siz hayatı kendi kendinize zehir ediyorsunuz
 
Hayatın eşittir eşin olmuş. Sen bukadar bagimlimisin etten püften şeylerden nem kapiyorsun. İllaki başına bi felaket mi gelmeli bizim gibi olsaydın ne yapardın acaba biz depremde sokakta kaldık kardeşlerim öldü yinede ayakta durmaya çabalıyorum.siz hayatı kendi kendinize zehir ediyorsunuz

Çok geçmiş olsun öncelikle. Başınız sağ olsun, ölmüşlerinize rahmet diliyorum. Acılarınızdan dolayı tavrınızı mazur görüyorum. Ama hayatı bu bakış açısıyla yaşamıyorum ben. Sokakta kalmadım ya da acılar yaşamadım diye mutsuz evliliğimi sorgulamaya hakkım yok mu?

Eşime bağımlı da değilim.
 
X